-
1 уделять
ayırmak (zaman)* * *несов.; сов. - удели́тьayırmak; vermekуделя́ть вре́мя дома́шним дела́м — ev işlerine zaman ayırmak
уделя́ть ме́сто чему-л. — yer vermek
уделя́ть вре́мя кому-чему-л. — zaman ayırmak
он суме́л удели́ть нам це́лый час — bize tam bir saat vakit ayırabildi
пре́сса удели́ла э́тому собы́тию значи́тельное ме́сто — basın bu olaya geniş / büyük bir yer verdi
-
2 подсаживать
несов.; сов. - подсади́ть1) (на лошадь, в вагон и т. п.) binmesine yardım etmek2) разг. (сажать к кому-л.) yanına oturtmak; yerleştirmek3) (брать на телегу и т. п.) yer vermek, almak4) ( о растениях) (daha da) dikmek; ekmekподсади́ть пять дере́вьев — beş ağaç daha dikmek
-
3 допускать
sokmak,izin vermek; meydan vermek,izin vermek; katlanmak,tahammül etmek; ihtimal vermek,varsaymak* * *несов.; сов. - допусти́ть1) sokmak; izin vermekне допуска́й его́ сюда́! — onu buraya sokma!
допуска́ть кого-что-л. к ко́нкурсу — birinin, bir şeyin yarışmaya katılmasına izin vermek
2) (позволять делать что-л.) yer / meydan vermek; izin vermek; katlanmak, tahammül etmek ( терпеть)что́бы не допусти́ть па́ники — paniği önlemek için
э́того допуска́ть нельзя́! — buna yer verilemez!
3) ( считать возможным) ihtimal vermek; var saymak, kabul etmek ( предполагать)я не допуска́ю тако́й возмо́жности — bunun olabileceğine ihtimal vermiyorum
я допуска́ю, что он мог э́то сказа́ть — bunu söylemiş olabileceğini aklım kesiyor
допу́стим, что... —... var sayalım;... kabul edelim
••допусти́ть оши́бку — yanlışlık / hata yapmak
-
4 выбор
seçme,seçim; çeşit* * *мвы́бор профе́ссии — meslek seçimi
ино́го вы́бора нет — başka şık / seçenek yok
предоста́вить пра́во вы́бора — seçme / hakkı vermek
останови́ть свой вы́бор на чём-л. — birşeyde karar kılmak
он сде́лал свой вы́бор — seçimini yaptı
стоя́ть / оказа́ться перед вы́бором — bir seçim karşısında olmak / kalmak
вы́бор ме́ста для строи́тельства — yapı için yer seçimi
2) (вы́боры) мн. seçimвсео́бщие вы́боры — genel seçim
вы́боры прези́диума — başkanlık divanı seçimi
••на вы́бор — seçmece ( в торговле)
См. также в других словарях:
yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer açmak — 1) bir kimseye oturması için yer hazırlamak 2) mec. yer bırakmak, imkân vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tatır yer — kıraç yer, I, 361 tat ıtmak tadılmak, tadına tesir etmek, tat vermek, II, 299 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sütununu açmak — yer vermek, yayımlamak Sanat dergilerinden biri bir ara, genç şairlere sütunlarını açmıştı. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
altlamak — i, man. Özel diye alınan bir şeye, genel bir kavramın altında yer vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kadrolandırmak — i Kadroda yer vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sanayileşmek — nsz Üretimde makine, tezgâh vb. maddi üretim araçlarına giderek daha çok yer vermek, endüstrileşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kucak (veya kucağını) açmak — 1) (birine) korumak Paris teki hemşehriler bana büyük bir sevgi ve emniyetle kucaklarını açmışlardı. R. N. Güntekin 2) (birine) sığınacak yer vermek Her çalışmak isteyene kucak açmışlardı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAYAL-PERESTLİK — Kelâmda hakikatı rencide edecek şekilde lüzumsuz hayallere yer vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TEŞBİH-PERESTLİK — Kelâmda lüzumundan fazla teşbihe yer vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük